Uzman

Ergenlik Sorunlu Geçmek Zorunda Değil

Genel anlamda ergenlik dönemi; kültür, iklim, coğrafya, ırk, cins gibi çok farklı etkenler nedeniyle, birbirinden farklı süreçlerde gelişebilir. Ancak, ortalama 12-13 yaşlarında başlayan bu dönemin, yaygın olarak savunulan sorunlu geçeceği düşüncesini bir kural olarak değerlendirmemek gerekir. Yapılan çalışmalar, ergenlerin yalnızca üçte birinin bu dönemi zor atlattığını gösterir. Üçte birinde zaman zaman sorunlar ortaya çıkar. Fakat diğer kısımda pek bir sorun yaşanmaz. Ergenlik döneminde ailesiyle sorunları olan gençlerin, bu dönemden önceki diyaloglarının da sorunlu olduğunu bir gerçektir. Yani, anne baba çocuk ilişkisi ilk yıllarda ne kadar sağlıklı kurulmuşsa, ergenlik döneminde de o kadar az sorun yaşanır. Ufak tefek çatışmalar çok önemli olmayabilir. Fakat, eğer gencin davranışı açıkça kendisine ya da başkalarına zararlı sonuçlar doğurabilecek nitelikteyse, okul ve sosyal yaşamını, ilişkilerini önemli ölçüde aksatıyorsa, psikolojik yardım gerekebilir.

Sağlıklı cinsel ilişki ömrü uzatıyor

Seksolog ve psikolog olan, "Mutlu İnsanların Seks Hayatı" adlı bir kitap da yazan Pascal de Sutter'ın bu tezi bilim dünyası tarafından da desteklendi.

Sutter, yarım saatlik seks sırasında 200 - 300 kalori harcandığını, belleğin güçlendiğini, toksinlerin vücuttan atıldığını ve cildin parladığını kaydetti. Seksin kan dolaşımını hızlandırırken, kalp ve damar sisteminin güçlenmesini sağladığını da vurguladı.

SEVGİLİNİN TERİ İLAÇ
Pascal de Sutter'in iddiasına göre; aktif seks hayatı olanlar çok daha uzun süre yaşıyor. Seks hayatı bitenler daha hızlı yaşlanıyor.

Sevişirken çiftlerin terlerinin birbirine geçtiğini, bunun bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek hastalıklara karşı aşı etkisi gördüğünü savunana Sutter, seks hayatı aktif olanların prostat ve meme kanserine, hatta nezleye bile yakalanma riskinin düştüğünü belirtti.

Evlilik cinsel yaşamı olumsuz mu etkiliyor?

“Evliyim ve çocuğum var, seks rafa kalktı.” Bu cümle, cinsel terapi seanslarında sık sık tekrarlanır, hatta arkadaş toplantılarında bile duyabilirsiniz.

Sürekli maruz kaldığımız bir sızlanmadır bu. Çoğunlukla, hatta belki de her zaman, bu durumdan şikâyet eden erkeklerdir. Acaba evli ve çocuk sahibi olmak, seksle bu kadar uyumsuz olmak zorunda mı?

İçinde yaşadığımız toplum, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, sayısız toplumsal görevi olan ‘birkaç kadın’ yarattı; hepsi bir tane fiyatına. Tıpkı TV reklamlarındaki ‘3’ü 1 arada’ şampuanlar gibi. Her şeyden önce, modern kadın, kız arkadaş ya da sevgilidir, ki bu ikisi hemen hemen aynı anlama gelir.

Erken boşalmada yeni umut Çin Küskütü

Erkeklerin cinsel sağlık sorunlarının en başında erken boşalma ve performans geliyor. Bu problem, Çin'de yüzyıllardır kullanılan Çin Küskütü ile sona eriyor.

Erkek neslinin geleceği tehlikeye girdi. Bilim adamları, DNA'larda erkek cinsiyetini belirleyen 'y kromozomu'nun gittikçe küçüldüğüne dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü de dünya genelindeki çiftlerin yüzde 40'ının kısırlık tedavisi gördüğünü açıkladı.

Bütün bu veriler gelecekte erkek neslinin yok olacağı çağrısı yapıyor. Çevre kirliliği, stres, GDO'lu ürünler, bilinçsizce uygulanan hormon takviyeleri erkekte sperm sayısını, kadında da doğurganlığı azaltıyor. Araştırmalar, 18-25 yaş arası her 5 erkekten birinin sperm durumu hakkında kötü bir tablo çiziyor.

Kadınların en büyük cinsel korkusu

Çiftlerin yaşadığı en büyük cinsel problemlerden biridir vajinismus. Günümüzde her 100 kadından 2'sinde görülen bu vaka, en çok sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyi yüksek kadınlarda görülüyor.

Türkiye'de cinsel konular ve rahatsızlıklar, her zaman konuşulması en zor olan konulardan. Vajinismus da bu konular arasında en önemlilerinden. Konuşulmadığı için doktora gidilmiyor, konuşulmadığı için çözmek yerine, tüp bebek yöntemiyle bebek sahibi olmaya gidiliyor.

Çiftler arasında yıllarca cinsel ilişki yaşanmayabiliyor. Vajinismus, kadında korku ve paniğe, titreme nöbetlerine hatta bayılma vakalarına yol açarken erkekte de iktidarsızlık ve kendine güvensizlik yaratıyor. Nedenlerini ve tedavi yöntemlerine ilişkin sorularımızı Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Operatör Doktor Yurdanur Aktan yanıtladı:

Beden Ölçüsünün Cinsel Yaşama Olan Etkisi

Beden ölçüsünü dert ederek cinsel hayatını öldüren kadınlardan olabilirsiniz...

Birlikle harika bir gece geçirdiniz. Birkaç, kadeh şarap içildi, size minik öpücükler verdi, bakışlarınız birbirinize kilitlendi. Bu aslında, çok sıcak ve heyecan verici bir an olmalı ama sizin tek görebildiğiniz karnınızdaki yağlar, tek hissedebildiğiniz de size kocaman gelen kalçalarınız. Spor salonunda bu kadar vakit geçirerek ne yaptığınızı merak etliğini bile düşünüyorsunuz! Oysa ki erkek arkadaşınızın o an tek hissettiği, destekli bir sutyen giymiş olmanızdan ötürü duyduğu aldatılmışlık hissi…

VÜCUDUNDAN MEMNUN DEĞİLSEN...

Aslında kadınları havadan çıkaran en büyük faktör, kendi vücutları hakkındaki olumsuz düşünceleri; gerçekle zayıf, yuvarlak hatlı veya kaslı olmaları da pek fark etmiyor. Önemli olan kafalarının içinde olup bitenler. Psikologlar, vücut tipi nasıl olursa olsun, bir kadının, herhangi bir nedenle kendi vücudundan memnun olmamasının seks hayatını etkileyeceğini belirtiyor. Bu durum kadının tahrik olmasını ve yaşadığı andan mutluluk duymasını engelliyor.

Ağrılı Cinsel Birleşme (Disparoni)

Disparoni cinsel ilişki sırasında kadının rahatsız edici tarzda vagina girişinde veya derin ilişkide ağrı hissetmesi durumudur. Cinsel ilşkide ağrı yakınması bir çok kadında bulunmaktadır ve bu durum önemli bir gerilime ve eşiyle ilişkisinde güçlüklere yol açar. Ağrı genellikle vajina ya da kasık bölgesinde gelişmektedir. Disparoniden yakınan kadınlar, acının verdiği korkuyla cinsel ilişkiye girmekten kaçınmaktadırlar. Hatta ağrının çok şiddetli olması, vajinal kasların, ilişkiye girilmesine engel olacak kadar sıkı kasılmasına bile yol açabilmektedir.

İlk ilişkiden itibaren bu yakınması olanların yanı sıra yıllar sonra cinsel ilişkisi ağrılı olmaya başlayan kadınlar da vardır.

Ağrılı cinsel ilişki, cinsel ilişkide ağrı ne şekilde görülmektedir?

En yeni bağımlılık: Seks!

Ülkemizde şimdilik itiraf eden yok ama uzmanların belirttiğine göre, seks bağımlılığı ülkemizde de hızlı bir şekilde yayılıyor.

Cinsellik
Karısı tarafından seks bağımlısı olduğu açıklanan İtalya Başbakanı Berlusconi, ünlü aktörler Michael Douglas, Charlie Sheen, pop ikonları Amy Winehouse, Robbie Williams ve diğerleri... Bizim sularda şimdilik itiraf eden yok ama uzmanların belirttiğine göre, seks bağımlılığı ülkemizde de hızlı bir şekilde yayılıyor.

İtalya Başbakanı Berlusconi’nin yatak odası maceralarını duymayan kalmamıştı ama onun bu gizli (!) sırrını ayrılmak üzere olduğu karısı Veronica Lairo, yayınlanacak olan kitabında “eşim bir seks bağımlısı” diyerek kamuoyuyla paylaşınca gerçek anlaşıldı. Doğal olarak seks bağımlılığı hakkında kafalar karıştı. Herkes seks sevdiğine göre kim bağımlıydı kim sadece hiperseksüeldi? Çapkınlık haberlerine alışkın olan ve insana haz veren bir eylemin nasıl olup da sigara, içki, kumar gibi diğer bağımlılıklarla aynı kulvarda tutulduğunu anlayamayanlar için seks bağımlılığının nedeni, belirtileri ve tedavi yolları hakkında biz de uzman desteği aldık.

Seks bağımlılığı ve hiperseksüalite farkı
Psikiyatrist Doç. Dr. Kültegin Ögel’e göre seks bağımlılığı ve hiperseksüalite iki farklı kavram. Hiperseksüalite, fiziksel olarak kişinin çok fazla seks ihtiyacı olması anlamına geliyor. Seks bağımlılığında ise kontrol edilemeyen bir dürtü başrolde. Bu öyle bir dürtü ki kişi tekrarlayan tarzda sürekli seksi düşünüyor ve bunu gerçekleştiriyor. Yani seks yapmak, o kişi için hemen doyurulması zorunlu olan hazla ilgili bir takıntı hissi ve bu eylem aslında başka bir sorunu örtmek için kullanılıyor.

Depresyon Cinselliği Olumsuz Etkiliyor!

Depresyonun kişinin hayatını etkilediği önemli alanlardan biri de cinsel yaşam. Depresyonda olan kişilerde, isteksizlik, zevk alamama, erkeklerde iktidarsızlık, kadınlarda vajinismus gibi cinsel işlev bozuklukları yaşanabiliyor.

Depresyon ve cinsel sorunlar ilişkisinde olumsuz bir kısır döngü yaşanıyor. Bu döngü içerisinde depresyon cinsel sorunlara neden olurken, tam tersine cinsel sorunlar da depresyonu ağırlaştırabiliyor. Depresyonun etkisiyle yaptığı hiçbir şeyden zevk alamayan kişinin yetersizliği nedeniyle suçluluk duyacağına dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi’nden Psikolog Aylin Sezer şunları söylüyor:

“Yaşanan suçluluk duygusu depresyonun yarattığı kendine güvensizlik duygusunu besleyecek, bunun sonucunda kişi cinsellikten kaçınacaktır. Depresif sürenin uzaması, ağırlaşan umutsuzluk ve karamsarlık, cinsel istek kaybının yanında daha önce var olmayan cinsel sorunların ortaya çıkmasına yol açabiliyor. Hasta cinsel hayatının tamamen sona erdiğini düşünerek depresyonunu daha ağır yaşamaya başlıyor.”

İstek kaybı, zevk alamama ve performans kaygısı her iki cins için ortak olsa da, depresyonun yol açtığı cinsel işlev bozuklukları erkeklerde ve kadınlarda farklılık gösterebiliyor. Psikolog Sezer’in verdiği bilgiye göre, kadınlar cinsel uyarılma, orgazmla ilgili problemler, vajinismus yaşarken, erkeklerde sertleşme kaybı, erken-geç boşalma sorunları ortaya çıkıyor.

Kadın İçin İlk Gece

İlk Deneyimin Önemi

Bir kadın için ilk cinsel ilişki deneyimi oldukça önemlidir. Cinsel ilişkiyle ilgili problemler yaşayan çiftlerin tıbbi değerlendirilmelerinde, özellikle kadının uyarılamama, çok geç uyarılma, orgazm olamama, veya çok geç orgazm olma gibi sorunlar yaşadığı durumlarda özgeçmişte sıklıkla travmatik (sorunlu) bir ilk cinsel ilişki deneyimi bulunmaktadır. Bu beklenen bir sonuçtur, zira kadın tarafından bakıldığında ilk deneyim, anatomik bir bariyer olan kızlık zarının aşılma zorunluluğu nedeniyle kanama ve beraberinde çoğu durumda az da olsa ağrının yaşandığı bir durumdur. Netice itibarıyla hazırlıksız, uygun olmayan koşullarda ve özellikle de bu konudaki sorumluluğunu ihmal eden bir erkek ile beraber yaşanan ilk deneyimin kalıcı psikolojik etkiler yaratması imkan dahilindedir.

İlk İlişki Mutlaka Ağrılı Mıdır?

İyi bir cinsel yaşam için erkeğin cinsel özgüveni önemli mi?

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 12 ülkede yapılan bir araştırmaya göre, erkeklerin yüzde 84’ü, kadınların yüzde 74’ü erkeğin cinsel özgüveninin en önemli unsurunun partnerini cinsel açıdan memnun edebilmesi olduğunu düşünüyor.

Avrupa Cinsel Özgüven Anketi’nin sonuçlarına göre, Türkiye’de yetişkinlerin yüzde 97’si iyi bir cinsel yaşam için erkeğin “cinsel açıdan özgüvenli olması” , yüzde 93 ise sert bir ereksiyon gerçekleştirip sürdürmesi gerektiğine inanıyor.

Türk erkeklerinin sert ereksiyon arzusu, Avrupa Birliği (AB) ortalamasının üstünde. Her 10 Türk erkeğinden 8’i daha sert ereksiyon, dolasıyla cinsel yaşamlarını geliştirmek arzusunda. Bu rakam, yüzde 58 olan AB ortalamasından daha fazla. Her 5 Türk kadınından 3’ü cinsel yaşamlarının gelişmesi için partnerlerinin sürekli daha sert ereksiyonlar yaşaması gerektiğine inanıyor. Bu oran da yüzde 36 olan Avrupa ortalamasının üzerinde.

Pfizer firmasının yaptığı Avrupa Cinsel Özgüven Araştırması için Belçika, Danimarka, Fransa, Finlandiya, Almanya, İtalya, Hollanda, İspanya, İsveç, Romanya, Türkiye ve İngiltere’den, 25-64 yaşları arasındaki erkek ve kadınlarla görüşüldü. Ereksiyon sertliğiyle cinsel özgüven arasındaki ilişkiyi soruşturan araştırma kapsamında Türkiye’den de 502 kadın ve erkekle konuşuldu.

Evlilik, Kadın ve Erkek

Evlilik, kadının ve erkeğin beraber yaşamak üzere karşılıklı anlaşma ile oluşturdukları sosyal bir kurumdur. Bu kurum sevgiyi, saygıyı, cinselliği, mutluluğu ve üzüntüyü dahi paylaşmayı içerir. Evlilik , Allah'ın kadın ve erkeğe verdiği temel haklardan bir tanesidir.

Kadının ve erkeğin sosyal yaşamdaki rolleri daha doğar doğmaz yetiştirilme tarzları ile başlar. Bu roller toplumsal ve kültürel farklara göre bazı değişikliklere uğrasalar da temelde aynı esaslardadırlar. Kadının yapısı itibarı ile daha duygusal olması kolay incinip kolay sevinmesi hormonları ile ilgili olup bu onun annelik yapabilmesi için gereklidir. Kadın adet gördüğü zaman veya gebe kaldığı zaman veya doğum yaptıktan sonra fiziksel olarak eskisine nazaran daha güçsüz düşer. Bunun sonucunda da erkek koruyucu ve kollayıcı olmak zorundadır.

Kadın ve erkek ilişkisindeki en önemli şey kadını kadın ,erkeği erkek olarak kabul etmek ve karşı tarafın istek ve arzularına saygı duymaktır. Çünkü daha evvelde söylediğimiz gibi daha bebeklikten itibaren farklı yetiştirilir ve farklı hissetmeye başlarız. Bir kadının bir erkeğin nasıl düşündüğünü veya bir erkeğin bir kadının niçin farklı davrandığını anlamasına imkan yoktur.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklara dikkat

Cinsel ilişki ile yayılan mikrobik hastalıklar var. Bunlardan bazıları çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.

Teşhiste geç kalınırsa, yaşamı bile tehdit edebilenleri var. Örneğin AIDS böyle bir enfeksiyon. Hepatit B de öyle... Ayrıca bu hastalıklarda son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de ciddi bir artış var.

Bunlardan, eskiden sık görülen bazılarına günümüzde yeniden rastlamaya başladık. Örneğin Sifiliz (frengi), gonore (bel soğukluğu) son yıllarda yeniden yaygınlaşıyor.

Ayrıca eskiden çok seyrek görülen bazı cinsel enfeksiyonlarda (klamidya, mikoplazma...) son yıllarda önemli bir artış dikkati çekiyor.

Viral kökenli cinsel hastalıkların görülme sıklığı da artıyor. Özellikle genital Herpes şehir toplumlarında çok sık görülmeye başlandı. AIDS hastalığına yol açan HIV enfeksiyonu apayrı bir problem.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar arasında parazitik enfeksiyonlar da var. Trikomoniyas, giardiyas, amebiyas bunların en önemlileri. Bu gruba mantar hastalıkları da dâhil edilebilir.

Evlilikte Cinsel Yaşam

Ömür boyu sürecek sağlıklı bir evlilikte cinsel hayat büyük rol oynar. Cinsel ilişki, devam eden sağlıklı bir evliliğin en önemli bölümünü oluşturur. Karşılıklı olarak tatmin edici bir cinsel ilişki kendiliğinden otomatik bir şekilde olmaz. Emek ister. Kişiliğin diğer özellikleri gibi her bir eşin cinselliği de kişiye özgüdür. Her bir eş cinselliğe yaklaşırken diğer eşe saygılı ve anlayışlı olmalıdır. Cinsellik ve evliliğin diğer bölümleri birbiriyle ilişkilidir ve birbirini etkileyebilir. Niçin evleniriz ;Temelde hepimiz başka insanlarla iletişim kurmayı arzu ederiz. Olgunlaştıkça da bu his bizi yakından ve derinden sevecek bir kişiyi özleyip, aramaya iter. Almakta vermekte sevginin olmazsa olmaz bölümleridir. Biri olmadan öteki pek uzun ömürlü olmaz. Evlenmenin temel nedenlerinden bir tanesi beraberlik,birine sahip olmak ve birine ait olmak duygusu, bundan doğan yakınlık, can yoldaşlığı, istenmek, anlaşılmak, çocuk sahibi olmak, kendi düzenini kurmaktır. Bunlar vazgeçilmez duygusal öğelerdir. Yine bunlar cinselliği yalnızca fiziksel yönden değil, ruhsal yönden de tamamlar.

Özellikle kadınlar yıllar yılı evlenmeyi ve cinsel ilişkide bulunmayı dört gözle beklerler. Daha çocukluklarından beri her türlü yaşam sorununun evlenince çözümleneceğine inanırlar, ama beraberlik güzel duyguların yanı sıra birçok sorumluluğu ve sıkıntıyı da beraberinde getirir. Evlilik kişilerin bundan sonraki yaşamlarında beraberce kullanacakları sınırlı bir kredidir. Bunu ilk günden tüketebilir ve ya mantık, saygı ve sevgi doğrultusunda bir ömür boyu mutlu olarak kullanabilirsiniz. Cinsellikte bu beraberliğin vazgeçilmez bir parçası ve tamamlayıcısıdır.

Memeler ve Cinsellik

Memede salgı yapan hücreler tarafından oluşturulan lobül adı verilen birimler vardır. Lobüllerin birleşmesi ile loblar oluşur. Meme bezi memebaşı çevresinde yeralan 15-20 lobdan meydana gelir. Lobüller birbirlerine süt kanalları ile bağlıdır. Süt kanalları meme başına doğru birleşirler. Meme başının etrafindaki koyu renkli alana ise areola adı verilir.Meme bezi, çeşitli hormonların etkisi altında gelişimini tamamlar. Bu hormonların başlıcaları östrojen ve progesterondur. Salgılanan hormonların etkisi ile süt kanalları ve lobüller büyür ve gelişir.

Memelerin Yapısı Ve Büyüklüğü Cinsel Hayatı Nasıl Etkiler?

Hemen hemen her kadın memeleri ile ilgili endişeler taşır. Bazen iki memenin boyutu ya da şekli birbirinden azıcık da olsa farklıdır, bazen “memelerim küçük” endişesi ile yaşar, bazen de tersine, “büyük olmasından rahatsızlık duyar”. Sonuçta memelerinden mutlu kadın azdır. Kadın memesi, kadınların cinsel heyecana ulaşmasında anahtar rollerden birisine sahiptir. Tabi erkekleri de. Kadınların farklılık taşıdıkları 2.bölgedir ve bu nedenle de erkekleri, görsel olarak uyarırlar, erkeklerin farkında oldukları ya da olamadıkları tutkulu bakışlarının da hedefi olurlar.Peki ya, memenin büyüklüğü önemli mi? Kadınların çoğu küçük memeli olma endişesi yaşar. Hatta normal memeli olanlar da. Ancak meme büyüklüğü de, "zevkler ve renkler tartışılmaz" meselesidir. Yani bazı erkek büyük meme sever, bazısı ise küçük meme.

Cinsel Kimlik Gelişimi

Kimliğin önemli bir bileşeni cinsel kimliktir. Kişinin cinselliği ve tüm kişiliği öylesine karışmıştır ki tek başına cinsellikten ayrı bir özellik olarak söz etmek neredeyse imkânsızdır. Yumurta tavuk hikâyesinde olduğu gibi, cinsellik tüm kişiliği, kişilik yapısı da cinselliği olumlu veya olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle bireyin cinselliği tarafından etkilenmiş olan kişilik gelişimini ve işlevini vurgulamak için psikoseksüel terimini kullanmak doğru bir yaklaşım olacaktır. Ayrıca biyolojik, sosyal ve psikolojik anlamda kişinin kadın ya da erkek olmasını algılama ve kabulü, bu algı ve kabul doğrultusundaki cinsel yönelimleri ile cinsel davranışları cinsel kimliğin gelişimindeki önemli aşamalardır.

Vajinal Akıntılar

Kadınların jinekoloğa başvurma sebeplerinin başında vaginadan gelen akıntılar gelir.Evli olsun veya bekar hemen hemen tüm kadınların yılda bir iki kez sosyal yaşantılarında rahatsızlığa sebep olan akıntılar değişik sebeplerden olmaktadır. Akıntıların özellikle bekar genç kızlarda ve menopozdaki kadınlarda başta olmak üzere herhangi bir sebebi yoktur. Bunlar fizyolojik akıntı (doğal akıntı) olarak adlandırılır. Bir enfeksiyon veya altında yatan bir neden var ise bu akıntılar fizyolojik olmayan akıntılar olarak adlandırılır.

Fizyolojik (doğal ) akıntılar:

Gebelikte Vajinal Enfeksiyonlar ve Akıntılar

* Gebelik hormonları vaginanın içindeki florada dengeyi bozup vajinal akıntı miktarını arttırırlar.

* Lökore ismi verilen bu akıntı bazen renksiz,genellikle süt kıvamında ve hafif kokuludur ve gebelikte normaldir.Gebeliğin ileriki aylarında bu akıntı daha da artar ve rengi koyulaşır.

* Bu akıntının rengi değişiyorsa,kokusu artıyor ise, kaşıntı ve yanma eşlik ediyor ise enfeksiyon var demektir.Doktorunuzu bilgilendiriniz.